Dışarıda bir yerlerde size tıpatıp benzeyen birilerinin olduğunu söylesek ne tepki verirdiniz?
Muhtemelen ilk tepkiniz şaşkınlık olurdu. “O ne biçim iş yahu!” deyip kaşlarınızı çatardınız. Belki bazılarınız meraklanır, sandalyesini çekip yanımıza kurulduğu gibi “Şunu biraz açıklasanıza siz,” deyiverirdi. Bazılarınızsa inanmadığı için konunun üzerinde durmazdı bile. Fakat ilk tepkiler ne olursa olsun, ardından gelecek ortak his şüphesiz korku olurdu.
Birbirine kilometrelerce uzak olan, biri diğerinin aynısı iki beden ve bu bedenlerin içerisinde yaşayan iki farklı karakter…
Üstelik aranızda hiçbir kan bağı bulunmadan.
Telefon kilitlerinizi bile parolalar yerine yüzleriniz ile açtığınız bu teknoloji çağında, birinin kişisel verilerinize kolaylıkla erişebildiğini düşünün. Tüyleriniz ürperdi, değil mi? Aklınızda klonları konu edinen onlarca bilim kurgu filmi dönüyor olmalı. Fakat üzülerek söylüyoruz ki: Hayır. Bunu yapabilecek tek şey klonlar değil, çok daha gerçekçi olanları:
Doppelgängerlar!
Peki birçok dalda adından söz ettiren Doppelgängerlar tam olarak neyin nesidir?
Kökeni Almanca olan Doppelgänger kelimesi, çoğunlukla hayaletimsi ikiz veya biri diğerine korkunç derecede benzeyen anlamına gelir. Avrupa mitolojisinde kötü şansı temsil eden paranormal bir fenomen olarak karşımıza çıkar; kişinin Doppelgänger’ı ile karşılaşmasının ölümünün yaklaştığını alamet etmesi gibi. Hatta bu nedenle yıllar boyunca birçok esere de “kötü ikiz” olarak yansıtılmıştır.
Fyodor Dostoyevski’nin Dvoynik (1846) adlı kitabı, Dante Gabriel Rossetti’nin How They Met Themselves (1860) adlı tablosu ve Denis Villeneuve’ün yönetmenliğini yaptığı Enemy (2013) filmi bu yansımalara birer örnektir.
Her ne kadar yukarıdaki örneklerde Doppelgänger kavramı güzel bir şey olarak yansıtılmasa da farklı mecralarda durum pek de sanıldığı gibi değil. Özellikle sosyal medyanın hayatımıza girmesinden sonra ekranlardaki çoğu ünlünün birbirine olan inanılmaz benzerliklerini fark eder olduk. Jake Gyllenhaal ve Çağlar Ertuğrul; Tom Hardy ve Logan Marshall; Emma Corrin ve Jodie Foster; arasındaki benzerlik oldukça meşhurdur.
https://i.pinimg.com/736x/6f/10/b5/6f10b5c75eb561f44ed7c9311d481491–celebrity-look-look-alike.jpg
Bu örneklerin artması akla hiç hesapta olmayan bir soruyu da düşürdü elbette: Acaba bir yerlerde bizim de bir Doppelgänger’ımız olabilir mi?
Bu soruyla birlikte, mercekler ünlüler dışındaki kesimlere de çevrildi. Sosyal medya kullanımının da artmasıyla zamanla kendi Doppelgänger’larımızı arar hale geldik. İşe ise en basitinden başlandı; klasik tablolarda yer alan isimlerle kendimizi karşılaştırmak! Örneklere bakılırsa bu konuda oldukça başarılı birileri de var.
https://i.dailymail.co.uk/i/pix/2017/09/12/16/443126A900000578-0-image-a-60_1505231891007.jpg
Hal böyle olunca akım büyüdükçe büyüdü tabii. Kimilerimiz zahmetsizce Doppelgänger’ını buldu, kimilerimiz kendine benzeyen insanları bulabilmek için Twin Strangers Project adında bir proje dahi geliştirdi. Bu projedeki teoriye göre Dünya üzerinde en az 7 benzerimiz daha bulunuyor. Uçuk bir düşünce değil mi? Siz yine de öyle düşünmeyin çünkü bazıları Doppelgänger’larını bu proje sayesinde buldu bile. Ve yüzlerindeki ifadeye bakılırsa birilerinin “kötü ikizi” tarafından öldürüldüğü de söylenemez.
Şunlar arasındaki benzerliğe bir bakın!
https://www.independent.ie/incoming/357c8/34223715.ece/AUTOCROP/w1240h700/Niamh.jpg
Karen, Luisa ve Irene’yi bu proje sayesinde bulan Niamh, Doppelgänger’larını arayanlar üzerinde gerçekten büyük bir etki yarattı. Sosyal medyada bir akım gibi büyüyen bu etki sayesinde birçok insan buldukları Doppelgänger’larla paylaşımlar yapıyor, bununla da kalmayıp diğerlerine meydan okuyor.
Ambra ve Jennifer da bu projedeki meydan okumaya katılarak birbirini bulan Doppelgänger’lar arasında ve hala kendilerine şaşırtıcı derecede benzeyen üçüncü bir Doppelgänger arıyorlar.
Eğer bir Kırmızı Oda izleyicisiyseniz şu an tam olarak düşündüğümüzü düşünüyor olmalısınız. Evet! Üçüncü Doppelgänger’ı bulduk: Gülçin Kültür Şahin. Sizce de aralarındaki benzerlik ürkütücü değil mi?
https://www.kimdirkim.com/wp-content/uploads/2021/08/Gulcin-Kultur-Sahin.jpg
Yine de asıl endişelenmemiz gereken şeyin bu olmadığınızı düşünüyoruz. Peki ne mi? Elbette Doppelgänger akımından pay çıkarmak için geliştirilen çeşit çeşit uygulamalar. Bu uygulamalar sayesinde size tıpatıp benzeyen yabancı ikizinizi yana yana aramanıza veya bir projeye dahil olmanıza gerek kalmıyor çünkü FamilySearch gibi uygulamalar Doppelgänger’ınızı kolaylıkla buluyor. Ve sosyal medyadaki yoğun akım trafiğine bakılırsa, gelecekte de bunu sizin yerinize yapacak onlarca uygulama piyasaya sürülecek gibi görünüyor.
Şimdi müsaadenizle, küçük bir soru eşliğinde sözü size bırakalım: Doppelgänger’ınızı bulmak için meydan okuma akımlarına katılır mıydınız, yoksa “Ben eşsizim,” fikriyle yaşamaya devam mı ederdiniz?
